Yiğit ile Dev Masalı
Yiğit ile Dev Masalı
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde devler ve periler devrinde İran’ın Deylem dağlarında bir köy varmış. Bu köyde annesiyle yaşayan Yiğit adında bir çocuk varmış. Bu çocuk çok yaramazmış. Yaramaz olmasının yanı sıra hem çok cesur hem de çok akıllıymış.
Bir sabah annesi Yiğit’e:
-‘Oğlum gidip biraz çalı çırpı toplayıp getir. Akşama ekmek pişireceğim,’ demiş. Yiğit tamam demiş. Sonra gidip arkadaşlarını çağırmış. Arkadaşlarına:
-‘Haydi dağa gidip biraz odun toplayalım,’ demiş.
Arkadaşları:
-‘Ama dağdaki dev bizi yakalarsa yer,’ demişler.
Yiğit:
-‘Korkmayın arkadaşlar. Dev, gündüzleri ormana ava gider, akşam olunca da dağdaki evine geri döner,’ demiş. Böylece arkadaşlarını ikna edip, halat ve baltalarıyla dağa odun kesmeye gitmişler. Çocuklar, dağa varınca oyun oynamaya başlamışlar. Vaktin nasıl geçtiğini anlamayan çocuklar, havanın kararmaya başlamasıyla kendilerine gelmişler. Hemen biraz çalı çırpı toplayıp evin yolunu tutmuşlar. Yolda dev ile karşılaşmışlar. Dev bunları görünce;
-‘Ooo! Sizi burada görmek ne güzel. Hem bu gün hiç av yapamadım. Desenize bu akşam güzel bir yemek yiyeceğim,’ demiş.
Yiğit:
-‘Dev kardeş bizim etimiz ne, budumuz ne. Biz çok zayıf çocuklarız. Bizi yesen de bizden tat alamazsın. Sen bizi bir güzel besle, kilo alıp yağlanalım, o zaman bizden tat alabilirsin,’ demiş.
Dev, hemen çocukları yakalayıp sarayına götürmüş. Çocukları büyük bir kazanın içine koymuş sonrada kilerden patates ve soğan getirmeye gitmiş. Yiğit, hemen kazandan çıkmış ve evde bulduğu bütün tuzu kazanın içine boşaltmış sonra arkadaşlarına o suyu içmelerini söylemiş. Çocuklar tuzlu sudan içtikçe susamışlar, içtikçe susamışlar bir süre sonra hep beraber ‘Su, su getirin, su’ diye bağırmaya başlamışlar. Bağırmaları duyan dev aceleyle çocukların yanına gelmiş.
Yiğit:
-‘Bize çabuk su getir,’ diye bağırmış.
Dev ne olduğuna bir anlam veremeyip, hemen bahçedeki çeşmeye koşmuş. Yiğit, arkadaşlarına, ‘fırsat bu fırsat! Hemen kaçalım,’ demiş. Hepsi birden kazandan çıkıp köylerine doğru koşmaya başlamışlar. Köye yaklaştıklarında Yiğit baltasını hatırlayıvermiş ve arkadaşlarına, ‘siz gidin ben gidip baltamı alacağım,’ demiş.
Arkadaşları:
-‘Gitme! Gidersen dev seni yer,’ demişler ama o dinlemeyip geri dönmüş.
Devin sarayına gittiğinde, devin kapıda oturduğunu görmüş. Dev, Yiğit’i görünce ‘ne cesaretle geri döndün’ demiş.
Yiğit:
-‘Beni yemen için geldim,’ demiş.
Dev:
-‘Ooo! Çok güzel, hoş geldin,’ demiş.
Yiğit:
-‘Ama benim tadım tuzum yoktur. Şimdi bana biraz kuru üzüm ile leblebi getir yiyeyim. Belki biraz tatlanırım,’ demiş.
Dev, gidip biraz leblebi ile kuru üzümü Yiğit’e vermiş sonra yemek hazırlıklarına başlamış. Yiğit bir fırsatını bulup kaçmış, dev ise arkasından kovalamış. Yiğit, koşarak devin ahırına girmiş.
Önce koyunların bulunduğu ağıla girmiş. Dev koyunların ağılına yönelince, Yiğit ineğin ağılına girmiş. Dev ineğin ağılına yaklaşınca, Yiğit öküzün ağılına girmiş. Dev bu kez öküzün ağılına yaklaşınca, Yiğit atın ağılına girmiş ve cebinden çıkardığı birkaç leblebi ve kuru üzümü ata yedirmiş. At, biraz daha isteyince Yiğit;
-‘Dev arkana yaklaşınca ona bir çifte atarsan sana çok ama çok veririm,’ diye fısıldamış.
At, kabul etmiş ve devin arkasına yaklaşmasını beklemiş. Dev, atın arkasına yaklaşınca, at; var gücüyle çifteyi deve yapıştırmış. Dev, aldığı çifte darbesiyle hemencecik ölüvermiş. Yiğit, hemen gidip evden leblebi ve kuru üzüm getirip atın kabına dökmüş. Ertesi günde köye gidip annesini yanına alıp devin sarayına yerleşip mutlu bir hayat sürmüşler.
Yiğit ile dev masalı da burada bitmiş.
Derleyen: Fuat Arslan