Tarlaya Tuz Ekmek
Tarlaya Tuz Ekmek Masalı
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken ben dedemin beşiğini tangır tungur sallar iken, uzak bir memlekette bir köylü yaşarmış. Bu köylü bir gün tuz almak için kasabaya gider. Bakkala gidip bir çuval tuz almış. Sonra tuzu eşeğine yükleyip köyünün yolunu tutmuş.
Köylü köyüne varmış, eşeğin sırtındaki tuz çuvalını da indirip evine götürmüş. Ama tuz birçok alanda kullanıldığı için çabuk bitmiş. Tuzu yemeklerde, hayvanları beslemede, mikropları öldürme de gibi yerlerde kullanılıyormuş.
Köylüler, kasabaya gidip tuz getirmenin çok zahmetli bir iş olduğunu bildiklerinden tuz sorununa bir çözüm bulmak için, köy kahvehanesinde toplanmışlar. “Ne yapabiliriz,” diye aralarında konuşurlarken bizim köylü, tuzu tarlaya ekme fikrini atmış ortaya.
Kimisinin aklına bu fikir yatmış ve ertesi gün kasabaya gidip tuz satın alıp köye dönmüşler. O tuzu alıp, sürdükleri tarlaya serpmişler ve sonra baharın gelmesini beklemişler.
Karlar eriyip bahar gelince, tuzların serpildiği tarlalarda bembeyaz papatyalar yeşermiş. Bizim köylü bunları görünce tuz zannetmiş ve koşarak diğer köylülere haber vermiş. Köylülerde gelip papatyaları görünce çok sevinmişler.
Köylü büyük bir hevesle her gün tarlaya giderek papatyaları kontrol edermiş. Bir gün papatyalara sineklerin konduğunu görmüş. Ertesi gün olayı telaşla arkadaşlarına anlatmış. Ve bir çözüm bulmalarını istemiş. Sabah olunca iki arkadaşıyla beraber ellerinde av tüfekleriyle tarlaya gitmişler. Amaçları tuza konan sinekleri avlamak ve tuzu korumaktır. Bu arada köylülerden birinin alnına bir sinek konar. Köylü sessizce işaret ederek alnını gösterir. Diğer usta avcıda nişan alarak sineği öldürür. Bu arada da bizim köylü arkadaşının öldüğünü görmüş. Kendi kendilerini teselli etmek için, “ bir sizden bir bizden,” diyerek papatyaları sineklerden korumak için beklemeye devam etmişler.
Tarlaya Tuz Ekmek masalımız da burada bitmiş.