Şeytan ile Palulu Köylü Masalı
Şeytan ile Palulu Köylü Masalı
Bir varmış, bir yokmuş. Bir gün şeytan, kılık değiştirip, bir köylünün kapısını çalmış. Köylü kapıya çıkmış ve şeytana kim olduğunu ve niçin geldiğini sormuş.
Şeytan:
-Merhaba, ben komşu köyden geliyorum. Kendime bir ortak bulabilirsem bu yıl soğan ekeceğim. Belki benimle ortak olmak istersiniz diye size geldim, demiş.
Köylü:
-Anlaşabilirsek neden olmasın, demiş.
Şeytan ile köylü oturup konuşmuşlar ve soğan ekme konusunda anlaşmışlar. Toprağı sürmüşler, soğanı ekmişler ve soğanın olgunlaşmasını beklemişler. Bir zaman sonra soğanın dalları gelişip gürleşmiş ve çok güzelleşmiş. Şeytan, köylüyü kandırmak için hemen köylünün evine gitmiş.
Şeytan:
-Kardeş gözümüz aydın, soğanımızın hasat zamanı geldi. Sen soğanın altını mı istersin, üstünü mü? diye sormuş.
Köylü:
-Benim için fark etmez, sen seç, demiş.
Şeytan:
-O zaman ben üstünü seçiyorum, demiş.
Şeytan ile köylü soğanı hasat etmişler, soğanın toprak altında kalan kısmını köylü, üst tarafında kalan kısmını da şeytan almış. Şeytan köylüyü kandırdığını düşünerek, kendi payına düşen soğan dallarını tarlanın bir kenarına toplamış ve bir alıcı bulmak için kasabaya gitmiş. Şeytan, ertesi gün kasabadan döndüğünde bütün soğan dallarının güneş altında kuruduğunu görüp, üzüntüden bayılmış. Kendine geldiğinde ise iş işten geçmiş, köylü ise elindeki soğanları çoktan satmış.
Şeytan, köylüyü kandıramamanın üzüntüsüyle tekrardan köylünün evine gitmiş. Kapıyı çalmış, kapıya çıkan köylüye, buğday ekmek istediğini, kendisine ortak olmasını istemiş. Köylü ortaklığı kabul etmiş. Birlikte tarlayı sürüp, buğdayı ekmişler. Buğdaylar olgunlaştığında, şeytan koşarak köylünün evine gitmiş.
Kapıyı çalmış, köylü kapıyı açmış.
Şeytan:
-Kardeş buğdaylarımızın hasat zamanı geldi. Şimdiden buğdaylarımızı pay edelim sonra gidip buğdayımızı biçelim, demiş.
Köylü:
-Tamam! ama paylaştırmayı nasıl yapacağız, demiş.
Şeytan:
-Geçen yıl yaptığımız gibi yaparız. Ancak geçen sefer ben üstü almış, sen ise altı almıştın. Bu kez ben altı, sen üstü al, demiş.
Köylü:
-Tamam, diyerek şeytanın bu teklifini kabul etmiş.
Köylü ve şeytan tarlaya gidip, buğdayları biçmişler, sonra harmanda buğday ve samanı ayırt etmişler. Köylü buğdayını çuvallara doldurup evine götürmüş, şeytan ise samanını tarlanın bir kenarında toplamış. Saman o kadar çokmuş ki şeytan sevinçten havalara uçuyormuş. Şeytan, samanına alıcı bulmak için kasabaya gitmiş. O akşam ise çok yağmur yağmış ve şeytanın tarladaki bütün samanı sırılsıklam olmuş, küflenip bozulmuş. Ertesi gün şeytan gelip bu manzarayı görünce çıldırmış. Uzunca bir sopa alıp köylünün evine doğru yola koyulmuş. Niyeti köylüyü dövüp elindeki buğdayı almakmış. Şeytan köylünün evinin önüne geçip bağırmış.
-Sen beni kandırdın. Hakkımı yedirmem sana. Çabuk dışarı çık, demiş. Köylü kısa bir sopa alıp, kapıyı açıp, ‘’ben sana hiç bir şey vermem. Senin istediğin gibi buğdayı pay ettik. İlla almak istiyorsan içeri gel de al’’, demiş.
Şeytan daha da sinirlenmiş, uzun sopasıyla koşarak köylünün evine girmiş. Şeytan sopayı kaldırıp, köylüye vurmak istemiş. Ama sopa çok uzun olduğu için, ya duvara ya kapıya ya da tavana çarpıyormuş. Köylü elindeki kısa sopasıyla şeytanı bir güzel dövmüş. Şeytan çığlıklar içinde, ‘’erkeksen dışarıya çık, dışarıda dövüşelim’’ deyip kapıdan dışarı kaçmış. Uzun sopasını da yere fırlatmış. Dışarda ise kısa bir sopayı eline alıp, köylüyü beklemeye başlamış. Köylü, şeytanın yere attığı uzun sopayı eline alıp dışarı çıkmış. Şeytan kısa sopayla köylüye yaklaşmaya çalışmış ama köylü, uzun sopasıyla şeytanın kafasına vurmuş. Şeytan geri kaçıp gene saldırmış ama ne fayda, sopa uzun olduğu için şeytan her yaklaştığında dayak yemiş. O kadar çok dayak yemiş ki kaçmak zorunda kalmış. Köylü, şeytanı köy dışına kadar kovalamış. O günden sonra şeytan, o köye bir daha gitmeye cesaret edememiş.
Şeytan ile Palulu Köylü Masalı burada bitmiş.