Şahmaran Mağarası ve Hazinesi Masalı
Şahmaran Mağarası ve Hazinesi Masalı
Karadenizli bir genç bir gün İstanbul’a çalışmaya gitmiş. Bir gün Kapalı Çarşı’da gezinirken çok güzel bir kız görmüş ve hemen aşık olmuş. Genç kız da bu gence aşık oluvermiş.
Birbirlerine kendilerini anlatmaya başlamışlar. Çocuk Karadenizli olduğunu ve İstanbul’a çalışmaya geldiğini söylemiş. Kız da meğerse aslen Karadenizli’ymiş. Kız dedelerinin anlattığı bu yöreye hiç gitmemiş ama dedelerinden duyduğu bir hikayeyi gence anlatmış. Sonra çantasından çıkardığı bir haritayı aşık olduğu adama vermiş.
“Bu harita dedemin hazinesinin yerini tarif eder, bu hazineyi bul ve beni buralardan uzaklara götür,” demiş.
Genç haritayı almış ve hazineyi bulduğu gibi geri döneceğine yemin etmiş. Zaman kaybetmeden kızın bahsettiği yere doğru yola koyulmuş ve köye bir telgrafla haber verip, yakın arkadaşlarına kendisini beklemelerini ve hazine arayacaklarını söylemiş.
Köye geldiğinde arkadaşları hazır bir şekilde heyecanla onu beklemekteymiş. Zaman kaybetmeden hazinenin özelliklerini onu nasıl bulacaklarını anlatmış. Hazinenin çok yılanlı bir bölgede gömülü olduğu için kesinlikle karlı bir dönemde gidilmesi gerektiğini söylemiş, çünkü soğuk havada bütün yılanlar uyuduğundan kendilerine dokunmayacaklarmış. Yaklaşık iki ay beklemişler ve karın yağmasıyla birlikte dört arkadaş ve birde köpek haritanın gösterdiği mevkiye doğru yola koyulmuşlar.
Tarif edilen dağa çıkmışlar. Orada gelin kayası denen mevkiye gelmişler. Bu taş, ata binmiş bir gelini andırıyormuş. Kaya üzerinde yön belirten bir işaret varmış. İşaretin belirttiği yöne doğru ilerlemişler. Bir tepe ve iki küçük ırmak geçtikten sonra kar tutmamış bir yere gelmişler. Yaklaşık on metrekarelik bir alanda hiç kar yokmuş, sadece toprak varmış. Sözü edilen mağarayı bulmuşlar, mağaranın ağzına geldiklerinde gözlerine inanamamışlar. Mağaranın girişinde uyuyan büyük yılanlar varmış. Zaten havada kararmaya az kaldığı için köye dönüp yarın erkenden kazmalarla gelmeyi kararlaştırmışlar.
Köye döndüklerinde herkes evine gitmiş ve ertesi gün için hazırlık yapmışlar. Kazma, kürek, halat, fener ne bulmuşlarsa hazırlamışlar. Ertesi gün, sabah erkenden bir araya gelmişler ve mağaraya doğru yol almışlar. Uzunca bir yürüyüşten sonra öğlen olmadan mağaraya varmışlar. Mağaranın girişi öyle darmış ki bir kişi ancak sığacak şekildeymiş.
Teker teker mağaradan içeri girmişler ve içeride uyumakta olan koca koca yılanları, yanlarında getirdikleri baltalarla öldürmüşler. Mağaraya girdiklerinde, küçük bir oda büyüklüğünde bir yere girmişler. Burayı kazmaya başlamışlar. Toprağı kazdıkça tedirginlikleri de artıyormuş.
Köylülerin Mağarada başlarına gelen esrarengiz olay…
Sıra ile kazmaya başlamışlar, yaklaşık yarım saat kazdıktan sonra hazinenin izleri görünmeye başlanmış. Tam bu sırada kazma bir yere saplanmış ve öyle bir ses çıkmış ki mağarada korkunç bir inilti duyulmaya başlanmış. Sonrasında yer sallanmaya ve içerde çığlıklar duyulmaya başlanmış. Oradakiler öyle korkmaya başlamışlar ki ellerinde ne var ne yok bırakarak hızla dışarı çıkıp, köye doğru kaçmaya başlamışlar.
Köye vardıklarında, köylülere hazineyi bulduklarını söyleyip yarın hep birlikte gitmeleri gerektiğini söylemişler.
Ama o gece mağaraya giren köpek sahibini parçalayarak öldürmüş. Diğer biri karısını öldürüp intihar etmiş. Bir diğeri uçurumdan düşerek ölmüş. Sonuncusu ise aklını yitirip delirmiş. Aklını yitirip deliren ise yakışıklı gençmiş.
Meğerse kazmanın saplandığı şey ise, yılanların şahı Şahmaran’mış. Çektiği acıdan dolayı, o korkunç sesleri çıkarmış. Sonrasında ise emrindeki büyücülere, mağaraya giren köylülere ölüm büyüsü yapmalarını emretmiş. Büyüden dolayı köylülerden biri dışında diğerleri ölmüş. Sağ kalan ise sevdiği kıza geri geleceğine dair söz verdiği için ölüm büyüsü onu tam etkilememiş ama delirmesine de engel olamamış.
Şahmaran Mağarası ve Hazinesi Masalı burada bitmiş.