Padişahın Oğlu
Padişahın Oğlu Masalı
Yıllar yıllar önce ülkenin birinde bir padişah varmış. Bu padişahın bir oğlu varmış. Padişah, oğlunu ilim öğrenmesi için bir hocaya göndermiş. Oğlu, gece gündüz ilim, hüner, edep, ve fazilet öğrenirmiş. Padişah, oğlunu hocasına emanet etmiş ve demiş ki:
-“Yanlış yaptığında onu döv, merhamet etme. Ona edep ve hüner öğret. Eğer söylediklerimi yapmazsan, sana bu dünyayı zindan ederim” diye sıkı sıkı tembihlemiş.
Padişah bunun dışında, bahaneler arar ve sürekli oğlunu döver ve zindana gönderirmiş. Bir gün sarayda bulunanlar padişaha:
-“Niçin oğlunu sürekli dövüyor, zindana gönderip aç ve susuz bırakıyorsun” diye sormuşlar.
Padişah:
-“Benden sonra oğlum yerime geçip padişah olacak ve birçok insan dövdürüp zindana hapsedecektir. Şimdi ben onun canını acıtıyorum ki o zaman kendisi zavallı insanların halini anlasın ve onlara şiddetle davranmasın. Fakirlere merhametli davransın. Adaletli olsun. Çünkü dertli, tasalı insanın halinden, dertli tasalı insan anlar. Eğer terbiye, alçak gönüllülük, fakirlik, edep ve ilim öğrenirse hem kendisine hem bize faydası olur. Ayrıca Allah’ın lütuf ve merhametine, halkın ise hayır duasına mazhar olur” demiş.
Bu padişahın, büyük bir padişah düşmanı varmış. Onun da bu yaşlarda bir oğlu varmış. O da oğlunu ilim öğrenmesi için bir hocaya göndermiş. Hocası oğluna edep ve hüner öğretirmiş. Fakat padişah, hocalarına:
-“Oğlumun gönlünü kıracak sözler söyleyip, azarlayıp, dövmeyin. Hatırını incitmeyin” diye sıkı sıkı tembih edermiş.
Bu yüzden hiç kimse oğluna bir söz söylemeye cesaret edemezmiş. Bunun sonucunda oğlan, utanmaz, bilgisiz ve terbiyesiz olmuş. Saraydakiler, padişaha:
-“Oğlunun bu kadar utanmaz olması, edepsizliği iyi değildir ve sonu hayırlı olmaz” demişler.
Fakat padişah asla bu söylenenleri dinleyip gerekeni yapmamış. Aradan zaman geçmiş ve oğlan, büyümüş ahlaksız biri oluvermiş. Sabah akşam kızlarla vakit geçirip eğlenirmiş. Kendisine öğüt veren insanları dinlemez, öldürürmüş. İnsanlar, oğlanın yaptıklarından çaresiz kalıp oğlanı babasına birkaç kez şikayet etmişler. Babası “Niçin böyle yapıyorsun?” diye azarladığından dolayı babasını bir gece uyurken hançerle öldürmüş.
Sonra da babasının yerine tahta geçip padişah olmuş. Halka zülüm ve haksızlık yapmaya başlamış. Birçok devlet adamını haksız yere öldürmüş. Karşı geleni de okla öldürürmüş. Bu durum karşısında halk, kendisini doğurana ve terbiye verene beddua edermiş.
Beyler, devlet adamları ve ağalar, o oğlandan usanıp kaldıklarından dolayı oğluna edep öğreten padişaha haber göndererek durumlarını bildirmişler. Oğlunun kendilerine padişah olmasını istemişler ve şöyle demişler:
-“Oğlun askerleriyle o zalim oğlanın üstüne gelsin. Savaşmaya başladıklarında hepimiz oğlunun yanında yer alırız ve o zalim oğlanı yakalayıp oğluna teslim ederiz. Memleketi de oğluna teslim ederek ona bağlı oluruz.”
Bu durumu öğrenen padişah, hemen oğlunu askerlerle birlikte o zalim oğlanla savaşması için göndermiş. Savaşa başladıklarında zalim oğlanın askerleri savaşı boşlamış, oğlanı yakalayarak o haber gönderdikleri padişah oğluna verip memleketi teslim etmişler. O zalim padişahı da celladın eline vermişler.
Cellat, gürz ile zalim oğlana birkaç defa vurunca oğlan feryat ederek:
-“Bana biraz izin verin! Bir çift sözüm vardır, söyleyeyim” demiş.
İzin vermişler ve oğlan:
-“Eğer dayağın bu kadar acı verdiğini bilseydim dünyada hiç kimseyi kılıç ve okla vurup öldürmezdim. Fakat Allah babama merhamet etmesin. Bana küçüklükten itibaren terbiye vermedi. Dövüp dayak acısının ne olduğunu hissettirmedi. Eğer böyle olduğunu bilseydim hiç kimseye zülüm ve haksızlık yapmazdım” demiş.
Bu sözleri duyan vezirler inleyerek ağlamışlar. Sonunda iyi kalpli padişah, bu zalim çocuğun canını bağışlayıp ömür boyu kalması için zindana göndermiş. İyi kalpli padişahın oğlu, yeni ülkenin yeni padişahı olmuş ve halkını adalet ve iyilikle yönetmiş.
Kaynak: Kırk Vezir Hikayeleri, Padişahın Oğlu,