Padişahın Baş Çobanı ile Vezirin Kızı
Padişahın Baş Çobanı ile Vezirin Kızı
Bir zamanlar büyük bir padişahın bir çobanı varmış. Bu çoban, oldukça dürüst ve namuslu biriymiş. Padişahın meclisinde bu çobanın vasıfları ballandırıla ballandırıla anlatılırmış. Bundan dolayı padişah, o çobanı ahırdan sorumlu baş çoban yapmış. Bazı kişiler, çobanın bu göreve getirilmesini kıskanmış.
Padişahın vezirinin de dünyalar güzeli ama düzenbaz ve cazibeli bir kızı varmış. Vezir, çobanın bu göreve getirilmesini kıskanıp çobanı padişahın yanında küçük düşürmek ve onun görevden alınmasını sağlamak amacıyla, kızını süsleyip gece vakti baş çobanın yanına göndermiş. Baş çoban, vezirin kızını görünce onu odasına almış. Kız, nazlı cilveli tavırlarla baş çobanla uzunca bir süre sohbet etmiş ve baş çobana:
-“Canım at eti istiyor. Padişahın besili atlarından bir at kes ve etinden bana pişirt de, yiyeyim” demiş. Bunun üzerine baş çoban:
-“Padişahtan korkuyorum, nasıl keserim” demiş. Kız baş çobana:
-“At hastalandı, neredeyse ölüyordu. Ben de kestim diye bir bahane söylersin” demiş.
Kız, baş çobanı böylece ikna etmiş. Baş çoban, kırmızı bir atı kesmek için yatırmış. Kız, baş çobanın boynuna sarılıp:
-“Bu siyah atı kes” demiş. Baş çoban:
-“Padişah bu atı çok sever. Bu atı kesmeye gücüm yetmez, nasıl keserim” demiş.
Bunun üzerine kız, türlü türlü hilelerle baş çobanın aklını çelmiş. Kızın cilvesine daha fazla dayanamayan baş çoban, siyah atı yakalayıp yatırmış ve kızın gözü önünde kesmiş. Atın kalbini kebap edip kıza yedirmiş. Ondan sonra kız kalkıp evine gitmiş. Ertesi gün padişah baş çobanı yanına çağırıp:
-“Siyah atımı hazırla, gezmeye gideceğim” demiş. Bunun üzerine baş çoban:
-“Ey Padişah! Bu gece benim başıma bir iş geldi. Odamda otururken dünya güzeli, genç bir kız yanıma geldi. Kızın türlü türlü altınlarla süslenmiş yüzü, sanki güneş ve ay gibi parlaktı. Gelip boynuma sarılıp ‘Canım at eti istiyor’ dedi. Kızın güzelliğine, cilvelerine, nazlılığına dayanamayıp bir at kesmek istedim fakat kabul etmedi. Çok cilve ve naz edip aklımı çeldi. Ben de kızın cilvesine ve nazına dayanamadım. Ardından siyah atınızı kesip kalbini kebap edip kıza yedirdim. Şimdi işte kılıcınız ve boynum” demiş.
Padişah, baş çobanın doğruyu söylemesi üzerine atı için üzülmemiş. Padişah, baş çobana:
-“Bu olay benim başıma gelse değil at eti, o kıza kalbimi bile yedirirdim,” demiş.
Ardından da baş çobana güzel elbiseler giydirmiş ve o kızı bulup baş çobanı evlendirmiş. Baş çoban, dürüst davranıp gerçekleri söylediği için bu kadar güzel sözlere ve hediyelere sahip olmuş.
Her ne durumda olursak olalım Doğru Söylemekten çekinmeyelim. Çünkü Allah doğru konuşanları sever, yalancıları ise asla.
Kaynak: Kırk Vezir Hikayeleri, Padişahın Baş Çobanı ile Vezirin Kızı.