Kuran’da Hz Nuh ve Tufan Olayı

Kuran’da Hz Nuh ve Tufan Olayı

Tüm dünyayı kapladı mı kaplamadı mı sorusunun cevabını Allah (cc) bilir. Ancak Nuh Tufanı tüm dünya din ve mitlerinde yer alan bir olgudur. Kuran’da ki Hz Nuh ve tufan olayı ‘nı diyalog tarzında daha anlaşılır olması için siz okuyucularımızın beğenisine sunuyoruz.

Kuran’da Hz Nuh ve Tufan Olayı

Peygamberler, insanları doğru yola iletmek için Allah (cc) tarafından gönderilen elçilerdir. İnsanlara yol gösterici ve uyarıcı olarak gelen pek çok peygamberden biri de Hazreti Nuh (as)’dı. Peygamberlerin sonuncusu olan Peygamberimiz Muhammed ( Sallallahu aleyhi vesellem ) zamanından çok önce, yaklaşık olarak MÖ. 3. Bin yıllarda yaşadığı tahmin edilmektedir.

Allah, yoldan sapmış olanları doğru yola iletmek ve kötü yollarından döndürmek için Hz Nuh (as)’ı kavmine peygamber olarak gönderdi. Kur’an bir çok ayette Hz Nuh ve kavminin hikayesini anlatır.

Nuh Peygamber’e kavmini uyarmasını emreden Allah şöyle buyurmuştur:

” Şüphesiz biz Nûh’u, kavmine, “Kendilerine elem dolu bir azap gelmeden önce kavmini uyar” diye peygamber olarak gönderdik.” (Nuh 71:1)

Nuh Peygamber Allah’ın emrine uyarak kavmine gitti ve şöyle dedi:

“Gerçek şu ki biz Nûh’u kavmine elçi olarak gönderdik; şöyle dedi: “Allah’tan başkasına tapmayın!” diye size gönderilmiş açık bir uyarıcıyım. Doğrusu ben, başınıza gelecek can yakıcı bir günün azabından korkuyorum” dedi.” (Hud, 11:25-26)

Halk üzerindeki güç ve otoritelerini kaybedeceklerinden korkan ileri gelenler, Hz. Peygamber ile tartışarak şöyle dediler:

“Kavminin ileri gelen inkârcıları, “Biz seni sadece bizim gibi bir insan olarak görüyoruz. Sana sığ görüşlü ayak takımımızdan başkasının uyduğunu da görmüyoruz. Sizin bize karşı bir üstünlüğünüzü de kabul etmiyoruz, bilâkis sizin yalancı olduğunuz kanaatini taşıyoruz” dediler.” (Hud 11:27)

Nuh Peygamber, onların aşağılayıcı sözlerini duymazdan geldi ve ilâhî misyonuna devam etti. Halkını güzel bir dil ile doğru yola çağırmaktan geri durmadı. Ayrıca, putlara tapmaya devam etmeleri ve ahlaksız bir yaşam sürmeleri durumunda acı bir sonun kendilerini beklediği konusunda uyardı. Kendilerinden bir servet, güç veya lütuf beklemediğine dair güvence vererek şöyle dedi:

“Ey kavmim! Buna karşılık sizden herhangi bir mal istemiyorum. Benim ecrim sadece Allah’a aittir. (Siz istiyorsunuz diye) ben iman edenleri kovacak değilim; onlar (imanları sayesinde) rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizi bilgisizliğe gömülmüş bir topluluk olarak görüyorum.” (Hud 11:29)

Ancak ileri gelenler, Hz Nuh hakkında şüpheler uyandırarak Hz. Nuh’u görevinde engellemeye devam ettiler. İnsanlara şöyle derlerdi:

“Bunun üzerine kendi kavminden inkâr eden ileri gelenler şöyle dediler: “Bu ancak sizin gibi bir beşerdir, size üstünlük taslamak istiyor. Eğer Allah dileseydi, bir melek gönderirdi. Biz önceki atalarımızdan böyle bir şey duymadık.” (Mu’minun 23:24)

Sonra da küstahça meydan okurlardı:

“Dediler ki: “Ey Nûh! Gerçekten bizimle tartıştın ve bizimle çok fazla mücadele ettin. Eğer doğrulardan isen, bizi tehdit ettiğin azabı başımıza getir!” (Hud 11:32)

Nuh (as) onlara, kötü yollarından dolayı onları cezalandırmanın kendisinde değil, Allah’ın kudretinde olduğunu hatırlatacaktı.

” Nûh dedi ki: “Onu size ancak dilerse Allah getirir. Siz (O’nu) âciz bırakamazsınız.” (Hud 11:33)

Ama bütün uyarıları, güzel öğütleri kulak ardı edildi. Onun rehberliğine uyan çok az kişi dışında başkaları da şu ayette bildirildiği gibi farklı isimlerle taştan putlara tapmaya devam ettiler:

“İnsanlara: “Sakın tanrılarınızı bırakmayın, Ved, Suva, Yağus,Yeuk ve Nesr putlarından asla vazgeçmeyin” dediler.” (Nuh 71:23)

Nuh (as) çok uğraştı ama halkı gerçeklere kulak tıkamaya devam etti. Sonra Rabbine şöyle yakarırdı:

” Nûh dedi ki: “Ey Rabbim! Ben kavmimi gece gündüz davet ettim.” “Fakat benim çağırmam, onların sadece kaçmalarını artırdı.” “Ben onları senin bağışlaman için her davet ettiğimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, ısrar ettiler, kibirlendikçe kibirlendiler.” “Sonra ben onları açık açık çağırdım.” “Sonra hem ilan ederek söyledim onlara, hem gizli gizli. ” (Nuh 71:5-9)

İnsanların bu ahmakça ısrarları sonrasında Allah (cc) Nuh (as)’a şu emri verdi:

” Artık O’na vahyettik ki, «Bizim nezaretimiz ve vahyimizle gemiyi yap. Vaktâ ki emrimiz gelir de tennur kaynamağa başlarsa hemen o gemiyi herbirinden iki çift ve aleyhinde söz geçmiş olandan başka ehlini de al ve zulmetmiş olanlar hakkında bana bir hitapta bulunma. Şüphe yok ki, onlar boğulmuşlardır.” (Mu’minun 23:27)

Nuh (as), emredildiği gibi, kendine inanan küçük bir grubun yardımıyla Gemiyi inşa etme görevini üstlendi. Nuh (as) ve inanlar, gemiyi inşa ederken, ileri gelen kafirler ise onları alaya aldılar.

“Nûh gemiyi yaparken, kavminin ileri gelenleri yanına uğradıkça onunla alay ediyorlardı.…” (Hud 11:38)

Nuh (as) ise onların alaycı sözlerine karşı şöyle cevap verecekti:

“…Dedi ki: “Bizimle alay ediyorsanız edin bakalım! Ama bilin ki sizin alay ettiğiniz gibi (günü gelecek) biz de sizinle öyle alay edeceğiz! Rezil edecek bir cezaya kimin çarptırılacağını, sürekli azabın kimin başına geleceğini yakında göreceksiniz!” (Hud 11:38-39)

Gemi tamamlanınca Nuh(as), ailesini, müminleri ve çevresinde bulunan her canlıdan birer çifti yanına aldı. Sonrasında Allah’ın (cc) uyarısı gerçekleşti.

” Nihayet emrimiz geldi ve sular coşup yükseldi. Nûh’a dedik ki: “Her türden (hayvan) birer çift ile -daha önce haklarında hüküm verilmiş olanlar dışında- aileni ve iman edenleri gemiye bindir!” Zaten onunla birlikte pek azı iman etmişti.” (Hud 11:40)

Sel suları yükselmeye başladı. Nuh’un Gemisi’nde bulunan müminler, Allah’ın kendilerine ihsan ettiği rahmete şükretmek için Allah’a dua ve secdelerini sundular. Allah’ın hidayetini gözardı eden inkarcılar, çok acıklı bir durumdaydılar. Şiddetli yağmur, şiddetli rüzgar, kulakları sağır eden gök gürültüsü ve kör edici şimşekler zihinlerde karışıklık ve kalplerinde korku yarattı. Güvenli bir yer aramak için aceleyle koşuştular. Çatılara ve ağaçlara tırmandılar ama sular yükseldikçe yükseldi ve hiçbir şey onları kurtaramadı.

İnkar edenler arasında Hz. Nuh’un öz oğlu da vardı ve o da umutsuzca sel sularından kurtulmaya çalışıyordu. Nuh Peygamber’in gemisi, içindeki herkesle birlikte sularda güvenle seyrediyordu. Hz Nuh, oğlunu görünce ona seslendi ve:

Derken gemi onları, dağlar gibi dalgalar arasında götürmeye başladı. Nûh, uzak duran oğluna, “Haydi yavrum gel, sen de bizimle birlikte gemiye bin, kâfirlerle beraber olma!” diye seslendi. Oğlu, “Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım” diye cevap verdi. Nûh dedi ki: “Bugün Allah’ın hükmünden ancak O’nun esirgedikleri kurtulacaktır” derken aralarına dalga giriverdi, böylece o da boğulanlardan oldu.” (Hud 11:42-43)

Sonunda, bütün kâfirler tufanda boğulunca Allah şöyle buyurdu:

“(Sonra) “Ey toprak suyunu yut! Ey gök sen de tut!” denildi. Su çekildi; hüküm yerini buldu; gemi Cûdî’nin üzerine oturdu; “Zalimlerin topunun canı cehenneme!” denildi.” (Hud 11:44)

Gemi Cudi Dağı’na otururken Hz Nuh (as) şöyle dua etti:

” Yine de ki: ‘Rabbim! Beni bereketli bir yere indir; en uygun şekilde indirip yerleştiren sensin.” (Mu’minun 23:29)

Kur’an-ı Kerim’deki bu kıssa, farklı zamanlarda yaşayan tüm insanlığa Allah’ın gücünün, azametinin bir işaretidir. Müminleri zorluktan feraha ulaştırması da ihsanlarda bulunuşunun işaretidir. O, merhametlilerin en merhametlisidir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.