Kral Çıplak Masalı
Kral Çıplak Masalı
Gerçeği korku nedir bilmeyen çocuklar söyler…
Bir varmış bir yokmuş, uzak diyarların birinde yaşayan bir Kral varmış. Bu Kral, süs ve giyimine çok düşkünmüş. Dünyanın dört bir yanından gelen kumaşlarla, en iyi terzilerin diktiği elbiseleri giyermiş. Bir gün giydiği elbiseyi ikinci defa giymezmiş. O kadar süsüne düşkün bir Kralmış ki kendinden başkasını gözleri görmezmiş.
Günlerden bir gün, komşu bir ülkenin Kralı haber göndermiş. Kralın ülkesine gelerek onu ziyaret etmek istemiş. Kral bu mektubu alınca bütün ülkesine haber salmış. Her yerde hazırlıklara başlanmış. Ancak Kralın büyük bir sorunu varmış. Komşu ülke Kralının geleceği gün ne giyeceğine karar verememiş. Kral giyimine düşkün olduğu için en güzel elbiseyi giymek istiyormuş. Kral için güzel elbise güç demekmiş. Ne kadar güzel giyinirse o kadar çok gücünü gösterirmiş.
Dünyanın dört bir yanında bulunan terzilere haber salmış. Her taraftan maharetli terziler, dünyanın en güzel kumaşlarını alarak sarayın yolunu tutmuşlar. Her gelen terzi, kumaşını ve dikeceği elbiseyi Krala anlatıyormuş. Kral, bütün terzileri dinlemiş ancak en sonunda onlara:
– “Bu anlattığınız elbiseler benim dolabımda olan elbiseler, bana öyle bir elbise söyleyin ki daha önce ne giyen ne de giyen biri olsun. Her gören dilini yutacak kadar hayran baksın” demiş. Kraldan bu sözleri duyan, sarayın Bilge Terzisi öne çıkarak:
– “Sayın Kralım, eğer müsaade ederseniz size bu dünya üzerinde daha önce hiç görülmemiş, daha önce hiç giyilmemiş, dillere destan bir elbise dikerim. Bu elbiseyi gören kırk gün oturup, kırk gün konuşur. Yedi düvel ahali bu elbiseden haberdar olur. Yalnız tek istediğim ben bu elbiseyi dikerken kimse odama gelmesin, ben çalışırken kimse beni rahatsız etmesin” demiş.
Kral, Bilge Terziden bu sözleri duyunca pek sevinmiş, ona elbiseyi dikmesi için onay vermiş.
Bilge Terzi, saraydaki odasına kapanmış her gün saatlerce odadaymış. Kral elbiseyi sorunca, Kralım çok güzel bir elbise diyormuş.
Kral, her hafta keselerce altını terziye gönderiyormuş. Aradan haftalar geçmiş. Bilge Terzinin ne yaptığını merak eden Kral, bir gün Bilge Terzinin odasına gitmiş. Odaya girince, Bilge Terzinin önünde hiçbir şey olmadan harıl harıl çalıştığını görmüş. Kral, Bilge Terziye:
– “Seni hayırsız, haftalardır burada hiçbir şey yapmadan duruyorsun demek.”
Bilge Terzi:
– “Sayın Kralım, sizin için öyle bir kumaştan elbise diktim ki, bu elbiseyi sadece akıllı olanlar görebilir” demiş. Kral, Bilge Terziden bu sözleri duyunca, kendini salak sanmasınlar diye terziye hak vermiş. Aynanın karşısına geçip, elbiselerini çıkarmış, Bilge Terzinin verdiği elbiseyi giymiş.
Aynada çıplak vücudu olmasına rağmen, bu elbisenin sadece akıllılar tarafından görülebileceğini düşünerek üzerinde muhteşem bir elbise olduğunu düşünmüş. Bu durum halk arasında hızlıca yayılmış, herkes Bilge Terzinin Kral için diktiği ve yalnızca akıllılar tarafından görülebilen elbiseyi konuşuyormuş. Bu olay bütün dünyaya yayılmış.
Dünyanın dört bir yanından gelen insanlar da Kralın bu elbisesini görmek için meydana akın etmiş. Kral, halkın karşısına çıkınca herkes sessizliğe gömülmüş çünkü Kralın üzerinde hiçbir şey yokmuş. Halk korkudan sesini çıkaramıyormuş ancak kalabalık arasından bir çocuk atılarak:
“Kral Çıplak!” diye bağırmış.
Çocuk bağırınca, meydanda bulunan herkes gülmeye başlamış. Herkes gülünce Kral kendisine yapılanın farkına varmış ve Bilge Terziyi cezalandırmış.
Kral Çıplak masalı da burada bitmiş.
Masalda da görüleceği gibi insanların gerçeği söylemeye çekindiği bir ortamda, küçük çocukların korku nedir bilmeden gerçeği söyleyebildiğini görmekteyiz. İnsanlar, korktukları müddetçe krala çıplak diyemeyeceklerdir.