Kaz Kılığına Giren Vezir Masalı
Kaz Kılığına Giren Vezir Masalı
Bir gün bir padişahın yanına bir derviş gelmiş. Derviş, padişahın huzuruna varıp:
-“Padişahım! Ben bir dua biliyorum. Bu duayı hangi kılığın ve suretin üzerine okursan o kılığa ve surete girerim” demiş.
Bunun üzerine padişah, dervişin yanına bir kaz getirip:
-“Ey derviş! Bu kazın kılığına gir de göreyim” demiş.
Sonra derviş, bir dua okuyup kaz kılığına girmiş. Padişah, bu durumu görünce şaşırıp kalmış. Derviş, tekrar duayı okuyarak kaz kılığından çıkıp eski haline dönmüş. Padişah, dervişten o duayı ezberleyip öğrenmiş. Günlerden bir gün padişah, veziriyle ava çıkmış. Bir geyik avlamışlar. Padişah, vezirinin yanında dervişten öğrendiği duayı okuyup geyiğin kılığına girerek yürümeye başlamış. Sonra padişah, tekrar o duayı okuyarak geyik kılığından çıkıp yine eski haline dönmüş. Vezir bu durumu görünce şaşırıp kalmış ve padişaha:
-“Bunu kimden öğrendin” diye sormuş. Padişah:
-“Bir dosttan öğrendim” demiş. Bunun üzerine vezir, padişaha:
-“Padişahım! Ne olur bana bu duayı öğret” diye yalvarmış.
Vezirin yalvarmasına dayanamayan padişah, ona duayı öğretmiş. Bir gün padişahla vezir, ormanda gezerken bir ağacın altında ölmüş bir papağan görmüşler. Vezir padişaha:
-“Ey padişah! Şimdi bu ölmüş papağanın kılığına girebilir misin?” demiş.
Padişah hemen duayı okuyarak ölmüş papağanın kılığına girip uçmuş, bir ağaca konmuş. Bu durumu gören vezir, hemen o duayı okuyup padişahın hem kılığına hem suretine girmiş. Padişah, papağan kılığında ağacın üzerinde kalıp vezirinin kendi kılığına girdiğini görmüş. Padişah, duayı vezirine öğrettiğine pişman olmuş.
Padişahın büyük bir bahçesi varmış. Padişah, papağan kılığında uçarak bahçeye gelip bir ağacın dalına konmuş. Vezir de padişahın kılığında saraya gelip içeriye girmiş, padişahın hanımının yanına varmış. Gece olunca yiyip içerek eğlenmiş. Sabah olunca da tahta geçip oturmuş. Bu şekilde birkaç gün geçmiş.
Padişahın hanımı, padişahın davranışlarındaki tuhaflığın farkına varmış. Bir gün papağan kılığındaki padişah, uçarak bahçıvanın yanına varıp düzgün bir dille bahçıvana:
-“Beni götür, şehrin pazarında sat. Her ne kadar edersem parası senin olsun. Ben sana hakkımı helal ediyorum” demiş.
Bunun üzerine bahçıvan, papağanı bir kafese koyup şehre götürmüş. Papağanı görüp dinleyenler, onu çok beğenmiş. Papağanın konuşmalarını dinleyen insanlar, şaşırıp kalır, papağanla konuşup ona sorular sorarlarmış. Papağan da insanların sorularına uygun, yerinde cevap verirmiş.
O şehirde bir kadın varmış. Her kim o kadınla bir gece sohbet ederse kadın o kişiden bin altın alırmış. Kadın, bir gece rüyasında bir hocayla sohbet etmiş. Sabah olunca kadın, rüyasında gördüğü hocanın yanına varıp, hocaya:
-“Bu gece seninle sohbet ettim. Şimdi bana bin altın vereceksin” demiş.
Bu sözleri duyan hoca, kadının istediği bin altını vermemiş. Bunun üzerine kadın, hocayla kavga etmiş. Papağan kılığına giren padişah, hocayla kadının kavgasını görmüş, ne konuştuklarının hepsini duymuş ve onlara:
-“Gelin, ben sizin aranızı bulurum” demiş.
Sonra hoca ile kadın, papağan kılığına giren padişahın yanına varmışlar. Bu durumu öğrenen halk da papağanın yanında toplanmış. Papağan, hocaya:
-“Git, bin altını bir keseye koyup getir, bir de ayna alıp gel” demiş.
Hoca, bin tane altını bir keseye koyarak bir de ayna alıp getirmiş.
Papağan, hocaya:
-“Altın dolu keseyi aynanın karşısına koy” demiş.
Bunun üzerine hoca, altın dolu keseyi aynanın karşısına koyunca bir kesede ayna da görünmüş papağan kadına:
-“Şimdi sen ne istiyorsun?” diye sormuş. Kadın:
-“Hakkım olan bin altını istiyorum” demiş. Papağan kadına:
-“Aynada görünen bin altını al” demiş. Kadın, papağana:
-“Bu ne demek oluyor? Ağzından çıkanı kulakların duyuyor mu” demiş. Bu durum karşısında papağan, kadına:
-“Rüyada ki sohbetin hakkı, ayna da görünen altın gibi olur” demiş. Orada bulunan bütün insanlar:
-“Papağanın sözü doğrudur” deyip papağanın bu davranışını çok beğenmişler.
Kadın, bu durum karşısında çok utanıp oradan gitmiş. Bahçıvan, papağanı satmaya karar verip almak isteyenlerden papağanın ağırlığınca altın istemiş. Padişahın hanımı, bu durumu öğrenmiş ve bahçıvana ağırlığınca altın verip papağanı satın almış. Papağanı kafese koyarak saraya getirmiş. Padişahın hanımı, arada bir papağanın yanına varıp papağanla sohbet edermiş. Gece olunca vezir, padişahın kılığında padişahın hanımıyla oturarak yiyip içermiş. Bu durumu gören papağanda Allah’a (cc) kendisine bir fırsat vermesi için dua ediyormuş.
Bir gün padişahın kılığına giren vezir, padişahın hanımıyla otururken:
-“Ey hanım! Ben bir dua biliyorum. Bu duayı hangi ölmüş bedene okursam onun kılığına girebilirim” demiş.
O anda padişahın hanımının önünde kesilmiş bir kaz varmış. Bunun üzerine hanımı:
-“Eğer söylediklerin doğruysa bu önümde duran kazın kılığına gir,” demiş.
Sonra padişahın kılığına giren vezir, o duayı okuyup kazın kılığına girmiş, kaz gibi ses çıkarıp yürümüş. Papağan kılığına giren padişah, bu durumu kafesten görünce o duayı okuyup tekrar eski haline dönmüş ve kazı yakalayarak bir kafese koymuş.
Padişah durumu eşine anlatmış. Padişahın hanımı ise gördüğü tuhaflıkların nedeni de anlamış. Vezir de kaz kılığından eski haline dönmüş. Padişah, vezirin bu ihanetinden dolayı veziri her gün dövdürmüş. Böylece kötü kalpli vezir, her gün dayak diyerek cezasını çekmiş.
Bir insan başkasının şekline bürünebilir mi? Masalımızda ki gibi bir kaza veya papağana dönüşmek mümkün mü? Büyü ile bu işler yapılabilir mi? Elbette ki insanlar, böyle şeyler yapamaz. Ama Allah dilerse her şey olabilir. Ol! demesi yeterdir.
Kaynak: Kırk Vezir Hikayeleri, Kaz Kılığına Giren Vezir Masalı.