Husiler Kimdir?

Husiler Kimdir?

Husiler Türkiye’de bilinenin aksine Zeydi değil İran Devrimi ile beraber İran tarafından rafızileştirilen 12 İmam Şia’sına bağlı bir aşirettir.

Bu anlamıyla Husi ismi bir dini kesimi değil bir aşireti refere ederken, aynı zamanda ülkedeki Şii saldırganlığına da bir örtü oluşturmakta ve etnisite ya da aşiret temelli bir çatışma olduğu yönünde yanlış analizlere neden olmaktadır.

Yemen’deki Husiler kimdir?

Husi Hareketi 1992 yılında İran desteği ile kurulan Genç Müminler Hareketinin devamıdır. Bu hareket Zeydilerin Sünnileşmesine tepki olarak ve İran’ın bölgedeki siyasetinde araç olmak üzere Zeydi’lerin daha katı bir Şii kimliğe bürünmeleri için Şii misyonerliği yapmıştır.

Liderliğini Hüseyin Bedruddin el Husi’nin yaptığı hareket İran desteği ile kısa sürede güçlenmiştir. El Husi 2004 yılında Yemen Ordusu tarafından öldürülmüştür. Husi’ler ağırlıklı olarak Sa’da eyaletinde yaşamaktadırlar. Husi’ler 2004 yılından sonra Sırasıyla Sa’da, El Cavf ve 2012 yılında da Hacca eyaletlerini ele geçirerek aşama aşama başkent Sana’yı kuşatmaya başlamışlardır. Husilerin geniş bir halk desteğine sahip oldukları söylenemez. Ancak yaklaşık 150-200 bine yakın organize olmuş silahlı ve silahsız tabana sahipler. Silahlı güçleri ise en abartılı rakamlarla 30-40 bin arasındadır.

HUSİ’LERİN ZEYDİ’LİKTEN RAFIZİLİĞE GEÇEN LİDERİ BEDRUDDİN EL HUSİ

Husiler söylem olarak Zeydilerin bir kısmını temsil eden ve Zeydilerin kimlik mücadelesini verdiğini iddia eden bir harekettir. Ancak gerçekte Zeydi inanışını terkedip Rafızi (Şia) inancına döndükleri bilinmektedir. Bu nednele Husi’lerin Zeydi’lerin silahlı kolu olarak tanımlanması hatalı bir tanımlamadır.

Husi’ler Yemen’in %30’una yakınını oluşturan Zeydi’lerin 1980’li yıllardan bu yana Şii misyonerler tarafından Şiileştirilen koludur. Bedruddin el Husi liderliğindeki Zeydi aşiret 12 İmam Şia’sına geçerek İran ile ilişkiler geliştirmiştir. Husi’lerin liderliğini babası Bedruddin el Husi’nin yerine geçen ve İran’a askeri ve dini eğitim alan Abdulmelik el Husi yapmaktadır.

ABDULMELİK EL HUSİ SÜNNİ KARŞITI POLİTİKALARI İLE HASAN NASRALLAH’A BENZEMEKTEDİR.

Husiler bir kaç özellikleri ile Zeydi’lerden ayrılmaktadır. Yemen’de Zeydi anlayışa sahip 400’den fazla aşiret mevcuttur. Ancak Husiler bunların en etkilisi ve İran desteği nedeniyle askeri-siyasi-ekonomik açıdan en güçlüsüür. Husilerin Diğer Zeydi aşiretleri bastırdığını söylemek mümkündür. Birçok Zeydi aşiret ise Husileri İran’ın güdümüne girmek ve Zeydi akidesini terk etmekle suçlamaktadır. Zira Zeydiler İmamın Gaybetine inanmazlar, sahabeyi ve Ehli Sünneti tekfir etmezler.

TARİHTE OSMANLI DEVLETİNE KARŞI İTALYANLARLA BERABER SAVAŞMIŞLARDIR

Zeydi’ler Şii ekoller arasında Hz Ömer ve Hz Ebubekir’i kafir olarak görmeyen ve Hz Ayşe’ye düşmanlık beslemeyen tek ekol olarak görülmektedir. Zeydi alimlerin diğer Şii fırkaların aksine Ehli Sünnet’i tekfir etmedikleri ve büyük oranda Hanefi ekole yakın oldukları bilinmektedir.

Örneğin  Sanaa’yı İtalya işgalindeki Şafi(Sünni)ler ile beraber kuşatan Zeydiliğin ekol imamlarından İmam Yahya’nın Osmanlı Devleti’nin İtalya ile olan savaşında çıkarılan cihad fetvasına uyduğu bilinmektedir. Zeydilik bir çok yönü  ile Ehli Sünnet’e benzemekte ve Rafızi-Şii’lik ile ayrışşmaktadır. Örneğin Zeydiler Zeyd bin Ali’nin kendisine Hz Ömer ve Ebubekir hakkında soru yönelten Kufe ehli  tarafından verdiği cevap dolayısıyla katledildiğine inanırlar. Zeyd bin Ali bu soruya şöyle cevap vermiştir:

“Tüm ailemden bu ikisi  hakkında hayırdan başka söz söyleyeni görmedim. Hilafetleri döneminde de insanlara iyi davrandılar ve Kur’an ve Sünnetten asla ayrılmadılar.” (Tarihi Taberi)

“Zeydiler, Carudiyye fırkası hariç ehli sünnete ve sahabeye karşı en insaflı davranan fırkadır. Husi’ler ise Carudiye fırkasına mensupturlar. Zeydiler, Zeyd b. Ali b. Hüseyin b. Ali’nin tabileridir. İmameti Fatima (rah)’nın soyundan gelenlere has kılarlar. Döneminde aşırıya giden Küfe’li bazı Şii grupları gelip Ebubekir (ra) ve Ömer (ra)’den beri olmasını istemişler, olmayınca onu reddetmişlerdir. Bazı tarihçiler Rafızi lakabının bu olaydan türediğini söylemişse de, sahabe hakkında aşırı giden, onları tekfir eden bütün Şia gruplarına Rafızi denmektedir. Zeyd b. Ali mutezilenin başı olan Vasıl b. Ata’ya öğrencilik yaptığı için tabileri akide meselelerinde mutezile ile aynı görüşü paylaşmışlardır.

Bu gün Zeydilik Yemen bölgesinde yaygın olarak bulunmaktadır. Fakat ilk dönem ki Zeydilerle aynı inancı paylaştıkları söylenemez. Bu gün Yemen’deki Zeydilerin bir bölümünün Carudiyye fırkasının görüşlerini benimsediği ifade edilmektedir ki bu fırka Ebubekir (ra) ve Ömer (ra) halife olarak seçtiklerinden dolayı sahabenin hepsinin kafir olduğunu söylemektedir. El-Bağdadî el-Fark Beyne’l Firak isimli eserinde Carudiyye fırkasını anlattıktan sonra şöyle der: “İşte bu Carudiyye fırkasının sözüdür. Rasulullah (sav)’in ashabını tekfir etmeleri (kafir olarak kabul etmeleri) sebebiyle, onları tekfir etmek vaciptir.”

Bu gün Yemen’de Ehli Sünnete karşı savaşan Husiler ise Zeydilerin Carudiyye fırkasına bağlıyken İmamiyye mezhebinin İsna Aşariyye koluna tabi olmuşlardır. Bu grubu ortaya çıkaran Bedrettin el-Husi olduğu için bunlara Husiler denmiştir. Bedrettin el-Husi Tahran’a gitmiş ve bir müddet orada kalmıştır.

Orada mezhebini değiştirerek İran’ın da mezhebi olan  İsna Aşariyye’ye  (On İki İmam Şiası, Caferilik) tabi olmuştur. Kendisinden sonra oğlu Hüseyin Husilere önderlik etmiştir. Hüseyin babası ile İran’a seyahat etmiş sonra da Lübnan’da Hizbullah’ın siyasi ve dini eğitiminden geçirilerek, Yemen’e dönmüştür. 2004’de Yemen ordusu tarafından öldürülmüştür.”11 Ağustos 2009 yılında harekete yönelik büyük bir operasyon başlatılmıştır.

Bu çatışma 2004 yılından bu yana meydana gelen 6. çatışmadır. Husi’ler ile Yemen Hükumeti arasında 2004 yılından bu yana 7 temel çatışma yaşanmıştır.  4 Kasım 2009’da Suudi Arabistan Husilerin ülke sınırlarını ihlal etmesi ve saldırı düzenlemelerini bahane ederek Husiler’e yönelik havadan ve karadan operasyonlar başlatmıştır.

Husiler bu dönemde Yemen ile savaşlarında rejime açık destek veren Suudi Arabistan’a saldırı düzenlemişlerdir. Yemen ve Riyad, Husilerin İran’dan destek aldıklarını iddia etmektedir. Gelinen noktada İran’ın Husi’lere her yönüyle destek verdiği artık çeşitli şekillerde belgelenmiştir. Bilindiği gibi İran’ın Yemen’deki etkisinden de bahseden İran Devrim Muhafızları Komutanı General Hüseyin Selami, Husi Ensarullahın İslam Devrimi’nin temel prensipleriyle hareket ettiğini ifade etmiştir. İran lideri Ali Hamanei’nin Dış İlişkiler Baş Danışmanı Ali Ekber Velayeti Hizbullah’ın Lübnan’da oynadığı rolü Husilerin de Yemen’de oynamasını ümit ettiklerini açıklamıştır.

Nitekim İran parlamentosunda Tahran milletvekili olan ve dini lideri Ali Hamaney’e yakınlığıyla bilinen Ali Rıza Zakai üç Arap başkentinin İran’ın elinde olduğunu ve Sana’nın da dördüncü Arap başkenti olacağını açıkladı. Bu açıklama İran’ın yayılma stratejisine dair önemli bir veridir.

ABDULLAH SALİH-HUSİ İLİŞKİSİ

El Cezire tarafından  21 Ocak 2015 tarihinde sızdırılan bir ses kaydında Husi Şii’lerle akrabalığı bulunan Ali Abdullah Salih’in Husi isyancılara destek verdiği ortaya çıkmıştır. Bu da Yemen’deki Salih yandaşlarının istikrarsızlığı etkilemeye çalıştıklarını gözler önünde sermiştir. Ali Abdullah Salih ile Husi lider Abdülvahit Ebu Ras arasındaki görüşmenin tarihi Husilerin Sana’yı ele geçirmesinden yaklaşık bir ay sonraya Ekim 2014’e denk gelmektedir.  Konuşmalar Abdullah Salih’in Husi’lerin askeri ve siyasi adımlarını koordine ettiğini göstermektedir.

SUUDİ ARABİSTAN – YEMEN İLİŞKİLER VE HUSİ’LER

Yemen ve Suudi Arabistan ilişkileri geçmişte çeşitli krizlere sahne olmuştur. 1991 Körfez Savaşı sırasında Irak’a müdahale kararında Yemen, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda aleyhte oy kullanmıştır. Bunun üzerine Suudi Arabistan ülkede çalışan 850 bin Yemenliyi Yemen’in bu tavrını cezalandırmak için derhal sınır dışı etmiş ve iki ülke arasına büyük duvarlar inşa etmeye başlamıştır. Fakat son dönemde binlerce Arabistanlı gönüllü İslamcı savaşçının Yemen’e yerleşip gelecekte verecekleri büyük savaşlar için kamplar oluşturmaya başlaması ve Kuzey’deki Husilerin Suudi Arabistan’ı da tehdit eder duruma gelmesi bu iki ülkeyi bir araya getirmiştir.

Ülkede 2004 yılından bu yana kuzeydeki Husiler ile devam eden çatışma 2009 yılında Suudi Arabistan ve İran’ın da olaya müdahil olmasıyla bölgesel açıdan ciddi bir krize dönmüş durumdadır. ABD’nin Suriye krizi ile beraber İran ile yakınlaşması ve odağını Ortadoğu’dan Asya Pasifik’e kaydırması bölgede İran’ın elini güçlendirmiş, Suudi Arabistan’ı ise zayıflatmıştır. Suudi Arabistan’ın son dönemlerde ABD politikalarından dolayı yalnızlık hissettiği ve Rusya ve Çin ile yakınlaşmaya başladığı görülmektedir. İran lideri Ali Hamanei’nin Dış İlişkiler Baş Danışmanı Ali Ekber Velayeti “Hizbullah’ın Lübnan’da oynadığı rolü Husilerin de Yemen’de oynamasını ümit ettiklerini”açıklamıştır.

Nitekim İran parlamentosunda Tahran milletvekili olan ve dini lideri Ali Hamaney’e yakınlığıyla bilinen Ali Rıza Zakai “Üç Arap başkentinin İran’ın elinde olduğunu ve Sana’nın da dördüncü Arap başkenti olacağını” açıklamıştır. Bu açıklama İran’ın yayılma stratejisine dair önemli bir veridir.

İran Dışişleri Bakanı’nın New York’ta Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Suud Faysal’la görüşmesi akabinde yaptığı “İki ülke arasında yeni bir sayfa açıldı” şeklindeki açıklamaları, taraflar arasında Yemen’de olan bitene ilişkin bir anlaşmanın varlığı ve bu anlaşmanın ileride Suriye’yi de kapsayıp kapsamayacağı etrafında şüphe ve soru işaretleri oluşturdu. Görüşmenin New York’ta yapılması ise ABD’nin plan konusundaki muvafakatini gösteren farklı bir işarettir.

Kaynak: https://m.yeniakit.com.tr/haber/yemende-husiler-kimdir-400889.html#google_vignette

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.