Hırsızlar ve Horoz Masalı
Hırsızlar ve Horoz Masalı
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde ülkenin birinde iki hırsız varmış. Bu iki hırsız hem çok şanssız hem çok beceriksizlermiş. Bir gece geç saatlerde gene hırsızlık yapabilmek için sokaklarda geziniyorlarmış. Mahalle mahalle, sokak sokak hırsızlık yapabilecekleri bir ev arıyorlarmış. Gürültü yapmamak ve bekçi köpeklerini uyandırmamak için ellerinden geldiğince sessiz olmaya çalışıyorlarmış. Bu arada hem çok yorgun hem çok açlarmış.
Sokağın birinde ışıkları sönük bir ev görmüşler. Evin etrafında dolaşmışlar sonra bir müddet evi gözetlemişler. Evde hareketlilik görmeyince ‘bu eve girebiliriz,’ diye aralarında konuşmuşlar. Evin arkasına gidip, pencereyi zorlayıp açmışlar. İçeri girmişler, sessizce evde değerli eşya aramaya başlamışlar. Ama bırakın değerliyi, değersiz bir şey bile bulamamışlar. Tam evden çıkacaklarken, pencere dibinde bir horozun uyuduğunu görmüşler. Hırsızlardan biri uyuyan horozu tuttuğu gibi torbasına atıvermiş. ‘ En azından karnımızı doyurabileceğiz,’ diye düşünmüşler.
Evden uzaklaşmışlar ve ormandaki kulübelerine doğru yola koyulmuşlar. Kulübelerine varınca hırsızlardan biri ateşi yakmış. Diğeri mutfağa yemek malzemelerini getirmeye gitmiş. Bir vakit sonra horoz uyanmış. Ateşi ve ateşin üstündeki tencereyi görünce durumu anlamış. ‘Lütfen beyler, beni öldürmeyin. Ben çok faydalı bir horozum. Her sabah erkenden dürüst insanları uyandırırım. Böylece insanlar erkenden güne başlayabilirler,’ demiş.
Hırsızlardan biri:
-‘Evet! Kesinlikle haklısın. Senin yüzünden bizim gibi fakir hırsızlar ne hırsızlık yapabiliyor ne geçimini sağlayabiliyor. Senden kurtulmak bizim işimize gelecektir,’ demiş. Sonra horozu bir güzel pişirip yemişler.
Hırsızlar ve Horoz masalımızda burada bitmiş.
Kaynak: La Fontaine masalları