Firavunu Korkutan Rüya
Firavunu Korkutan Rüya ve Hz Musa’nın Firavun Sarayında Büyümesi
Firavunu Korkutan Rüya:
Mısır Hükümdarı yani diğer adıyla Firavun, bir gece rüyâsında Mescidi Aksa’dan bir ateşin çıkıp, Kıptilerin yani Mısırın yerli halkından olanların evlerini yaktığını ancak İsrâiloğulları’nın evlerine bir zarar vermediğini gördü.
Rüyâsını tâbir ettirdiğinde rüya tabircileri kendisine:
“Beni İsrail’den bir çocuk çıkacak ve senin saltanatını yıkacak!” dediler.
Bunun üzerine Firavun, askerlerine İsrailoğulları’ndan doğacak olan bütün çocukların öldürülmesini emretti. Firavun askerleri, kamıştan aletler yaparak, bu kamışları doğumu yaklaşmış olan kadınların karınlarına saplayıp büyük bir eziyet ile onlara bir an önce doğum yaptırırlardı. Eğer doğan çocuk erkekse, onu hemen öldürürlerdi.
Bu sırada Hazret-i Yâkub’un neslinden olan Imrân’ın oğlu Mûsâ dünyaya geldi. Ebelerden biri Musa’nın yakınıydı. Musa doğduğunda ebe, onun alnında çok parlak bir nur görmüş, hayret ve dehşet içinde kalmıştı. Ebeler doğum işini bitirdikten sonra dışarı çıktılar. Çok geçmeden Firavun’un adamları geldi ve eve girdiler. Mûsâ -aleyhisselâm-‘ın annesi, dışarıdaki tehlikeli durumu fark edince, heyecanından çocuğu alelacele tandırın içine sakladı. Askerler aradıklarını bulamayıp evden çıkınca, Mûsâ -aleyhisselâm-‘ın annesi çocuğunun yanmış olduğunu düşünerek çok üzgün bir şekilde tandırı açtı ve evlâdının, ateşin ortasında selâmetle durduğunu gördü.
Hz Musa’nın Nil Nehrine Bırakılması
Buna çok sevinen annesi, hemen yavrusunu kucağına aldı ve Cenâb-ı Hakk’a şükretti. Daha sonra kendisine Allah’tan bir ilhâm geldi; çocuğunu emzirmesi ve tehlikeyle karşılaştığı zaman da bebeği Nil nehrine bırakması emrediliyordu. Mûsâ’nın birgün tekrar ona verileceği ve büyük bir peygamber olacağı müjdeleniyordu:
“Mûsâ’nın annesine: ‘Onu emzir! Kendisine zarar geleceğinden endişelendiğinde onu denize (Nil nehrine) bırakıver! Hiç korkup kaygılanma! Çünkü Biz, onu sana geri vereceğiz ve onu peygamberlerden biri yapacağız…’ diye bildirdik.” (Kasas, 7)
Bu ayet, Allah’ın (cc) geleceği, peygamberlerinin dışında kimi sevgili kullarına da ilham yoluyla bildirdiğini görmekteyiz.
Bunun üzerine Mûsâ -aleyhisselâm-‘ın annesi, marangoza gidip bir sandık yaptırdı. Mûsâ -aleyhisselâm-‘ı içine koyarak Nil nehrine bıraktı. Ancak sandığı yapan marangoz işin farkına varmıştı. Hemen Firavun’a giderek şikâyet etmek istedi. Fakat Firavun’un yanına geldiğinde dili tutuldu, hiç bir şey söyleyemedi. Bunun üzerine Firavun’un adamları onu kovdular.
Hz Musa’nın Firavun Sarayına Gelişi
Nil’in sularında yüzmekte olan sandık, sarayın bahçesine geldiğinde burada takılıp kaldı. Câriyeler, onu alıp Asiye vâlidemize götürdüler. Bir sandık içinde kendisine getirilen Mûsâ’yı görünce, gönlünde ona karşı büyük bir muhabbet meydana çıktı. Çünkü çocuk çok güzeldi. Onu kucağına alıp bağrına bastı. Sonra onu Firavun’un yanına götürdü ve:
“Firavun’un karısı: (bu çocuk) ‘Benim için de senin için de bir göz aydınlığı olur! Onu öldürmeyin, belki bize faydası dokunur veya onu evlat ediniriz’ dedi. Hâlbuki onlar (işin) sonunu sezemiyorlardı.” (Kasas, 9)
Annesinin Hz Musa’ya Kavuşması
Hazret-i Mûsâ’nın sarayda kalması kesinleştikten sonra ona bir sütanne arandı. Birçok kadın saraya çağırıldı. Fakat çocuk, hiçbir anneyi emmiyordu. Musa-aleyhisselâm-‘ın ablası Meryem, onların konuştuklarını görünce saraydan kabul ettikleri takdirde annesinin gönüllü olarak sütanne olabileceğini haber verdi. Çünkü:
“Annesi, Mûsâ’nın ablasına: ‘Onun izini takip et!’ demişti. Bu yüzden (o da) onlar farkına varmadan kardeşini uzaktan gözetlemişti.” (Kasas, 11)
“Biz daha önceden (annesine geri verilinceye kadar) onun sütannelerini kabul etmesine (onları emmesine) müsaade etmedik. Bunun üzerine ablası: ‘Size, onun bakımını, üstlenecek, hem de ona iyi davranacak bir âile göstereyim mi?’ dedi.” (Kasas,12)
“Böylece onu annesine geri verdik ki gözü aydın olsun, üzülmesin ve muhakkak Allah’ın vaadinin gerçek olduğunu bilsin. Fakat yine de pek çoğu (bunu) bilmezler.” (Kasas, 13)
Musa -aleyhisselâm-‘in annesi, ilahî vaadin tahakkuk edeceğinden şüphesi yoktu. Bunun için kendisinden şüphelenmesinler diye Musa’nın emzirilmesi talebini hemen kabul etmedi.
“-Benim Hârun isminde bir oğlum var! Beni, onunla birlikte kabul ederseniz çocuğu emziririm aksi halde emziremem!” dedi. Böylece onun, Mûsâ’nın annesi olduğunu anlamadılar. Mûsâ’ya ücretli olarak süt vermesini ona emrettiler.
Annesi, Musa -aleyhisselâm-‘ı Firavun’un sarayında emzirmeye başladı. Fakat vezir Hâmân, bu durumdan şüphelendi ve Musa’nın annesine:
“-Bu çocuk yoksa senin mi? Senden başka hiçbir kadının sütünü emmiyor, yalnız senin sütünü emiyor!” dedi.
Mûsâ -aleyhisselâm-‘ın annesi de:
“-Her nedense bütün çocuklar beni sever, ben de onları severim, çünkü benim sütüm tatlıdır” gibi sözlerle Hâmân’ı iknâ etti. Neticede ona maaş bağladılar ve kendisini altınlarla taltif ettiler.
Bu, Allah’ın büyük bir lütfuydu. Nitekim Allah(cc):
“…Eğer (vaadimize) inananlardan olması için (Musa’nın annesinin) kalbini sabırla takviye etmiş olmasaydık, neredeyse işini (kendi çocuğu olduğunu) açığa vuracaktı.” (Kasas, 10)
Böylece Allah(cc), firavunun sarayını başına geçirtecek kulunu, firavunun elinde büyümesini sağlıyordu.