Deve ile Karınca Masalı
Deve ile Karınca Masalı
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, cinler ve periler dere kenarlarında eğleniyorken, buralardan çok uzak bir çölde sırtında yüküyle yol alan bir deve varmış. Bu deve taşıdığı yükün altında o kadar çok yorulmuş ki, sahibinin bir an önce mola vermesini istiyormuş. Az gitmişler uz gitmişler çölün ortasında, yemyeşil bir vaha gören deve, sahibinin orada mola vereceğini anlamış ve bir an önce ağaçların gölgesinde dinlenebilmek için hızlanmış.
Sahibi, deveyi ağaçların gölgelikleri altında yularından tutup çökertmiş ve sonrasında devenin üzerinde ki yükü indirmiş. Deve, yükünün alınmasından sonra öyle bir hafiflemiş ki kendini padişahın ahırında hissetmiş.
Suyunu içip de kendine gelen deve, etrafına bakınmaya başlamış. Yerde bir saman parçasının kımıldadığını gören deve, dikkat kesilmiş ve samanın altında bir karınca olduğu fark etmiş. Karıncanın kendinden on kat ağır saman parçasını taşıdığını fark eden deve, cüssesinin iriliğinden bir an olsun utanmış. ‘Nasıl oluyor da bir küçük sürüngen, kendinden on kat ağır bir yükü taşıyor da ben, ağırlığımın yarısı kadar olan bir yükü taşımakta zorlanıyorum,’ diye düşünen deve, merakına yenik düşüp karıncaya seslenmiş.
‘Hey karınca kardeş, nasıl oluyor da kendinden on kat ağır bir yükü taşıyabiliyorsun da ben kendimin yarısı ağırlığında ki bir yükü taşıyamıyorum?’ diye sormuş.
Karınca, taşıdığı saman parçasını bir kenara bırakıp önce nefeslenmiş ve sonra:
‘Bunu bilmeyecek ne var deve kardeş! Ben bu yükü hem kendim hem arkadaşlarım için taşıyorum da ondan,’ diye cevap vermiş.
Deve, başkası için çalışmanın zorluğunu anlayarak, karıncaya gıpta etmiş.
Deve ile Karınca masalı da burada bitmiş.
Yusuf Harisoğlu