Derviş ile Padişah Hikayesi
Derviş ile Padişah Hikayesi
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, yolda gördüğü insanlara öğütler veren bir derviş varmış. Günün birinde bir padişah, gezmeye çıkmış ve yolda bu dervişe rastlamış. Bu derviş, yolun ortasında oturup:
-“Her kim bana bin altın verirse ben ona bir öğüt veririm” demiş. Padişah, bu sözleri duyunca atını durdurup dervişe:
-“Ey Derviş! Söyle bakalım öğüdünü” demiş. Derviş, padişaha:
-“Bana bin altın ver, ondan sonra söyleyeyim” demiş.
Bunun üzerine padişah, yanındakilere dervişe bin altın vermesini emretmiş. Derviş, bin altını aldıktan sonra padişaha:
-“Ey padişah! Sana öğüdüm şudur ki her ne yaparsan yap, sonunu düşün, öyle yap” demiş.
O sırada padişahın yanında bulunan vezirler, dervişin bu sözüne gülüşmüşler ve:
-“Bu sözü herkes bilir” demişler.
Fakat dervişin bu sözü padişahın hoşuna gitmiş. Padişah, geziden döndükten sonra dervişin verdiği bu öğüdü sarayın her tarafına yazdırmış. Birkaç gün geçtikten sonra padişah hastalanmış. Bu padişahın bir de düşmanı olan bir padişah varmış. O düşman padişah, bir gün bu padişahın doktorlarına bir mektup yazıp bu mektubun yanına on bin altın ile zehirli bir neşter göndermiş ve mektubunda doktora:
-“Padişahtan kan aldığın zaman bu zehirli neşteri kullan. Bu gönderdiğim on bin altın artık senindir. Eğer dediğimi yaparsan memleketi ele geçirdiğim zaman sana daha büyük hediyeler vereceğim” diye yazmış.
Padişahın doktoru, bu on bin altını görünce nefsine uyup gönderilen bu zehirli neşteri alıp saklamış. Bir gün padişah, doktoru çağırıp:
-“Kolumdan kan al” demiş.
Doktor, padişahın yanına yaklaşıp kan alacağı kolu bağlamış ve kendisine gönderilen zehirli neşteri eline almış. Tam padişahın kolundan kan alacağı zaman leğende yazılı olan ve dervişin padişaha söylediği “Her ne yaparsan, sonunu düşün, öyle yap” sözünü görmüş. Bu sözü okuyunca doktorun elleri titremeye başlamış ve bir süre bekledikten sonra “Eğer bu zehirli neşterle padişahtan kan alırsam padişah kesinlikle ölür. Padişah ölünce beni yaşatmazlar. Ben öldükten sonra bana gönderilen bu on bin altının ne faydası olur” diye düşünmüş.
Ardından da hemen zehirli neşteri yerine koyup başka bir neşter çıkarmış. Padişah, doktorun bu davranışını görünce kolunu çekip doktora:
-“Neden önceki neşterle kan almadın” diye sormuş. Doktor, padişaha:
-“Diğer neşterin ucu kötüdür” demiş. Bunun üzerine padişah doktoruna:
-“Bir önceki neşteri gördüm. Devlet hazinesine ait bir neşterdir. Bunda bir iş var, çabuk konuş. Yoksa şimdi seni parça parça ederim” demiş.
Padişahın doktoru bu sözleri duyunca aklı başından gidecek gibi olmuş ve padişaha:
-“Ey padişah! Eğer beni affedersen sana gerçeği söylerim” demiş.
Bunun üzerine padişah kendisine bir şey yapmayacağını ve canını bağışlayacağını söylemiş. Doktor, padişaha neşter olayı hakkında olan biten ne varsa baştan sona anlatmış ve leğende yazılı olan sözden etkilenerek kendisini öldürmekten vazgeçtiğini söylemiş. Padişah, doktorundan bu sözleri duyunca yolda karşılaştığı dervişi buldurup yanına getirmiş ve dervişe:
-“Ey derviş! Senin bana söylediğin öğüde değil bin altın, can bile verilse azdır” diyerek kendisine birçok hediye vermiş. Dervişin o sözüne bir zamanlar gülen vezirler ise dervişe karşı mahcup olmuşlar ve kendisinden özür dilemişler.
Kaynak: Kırk Vezir Hikayeleri, Derviş ile Padişah Hikayesi.