Cimri Hoca ve Karısı
Cimri Hoca ve Karısı
Hocalar hep insanlara örnek olacak değil ya! Onlar da insan ve onlarında yanlışları her insan da olduğu gibi vardır. Bunu hatırlatarak hikayemize başlayalım. Bir zamanlar zengin, cimri ve çok kaba bir hoca varmış. Bu hocanın da iyi ve cömert bir karısı varmış. Hoca, karısına sürekli olarak:
-“Bu ev benim evim. Benim evimden hiçbir fakire bir şey verme ve iyilik yapmanı istemiyorum,” diyerek hanımını tembihlermiş.
Fakat hocanın karısı, hocanın sözünü tutmaz, kendisine ait mallardan ve paralardan fakirlere verirmiş. Bir gün hoca, karısına:
-“Benim evimden fakirlere bir şey verdiğini görürsen seni boşarım” demiş.
Günlerden bir gün, bir derviş hocanın evine gidip Allah rızası için bir şey istemiş. Bunun üzerine hocanın hanımı, dervişe üç tane çörek vermiş. Derviş, çöreği alıp giderken yolda hocaya rastlamış. Hoca, dervişe:
-“Bu elindeki çöreği nereden aldın” diye sormuş. Derviş:
-“Şuradaki evden aldım” demiş ve evi göstermiş.
Bu sözleri duyan hoca, öfkelenerek evine varıp hanımını dövmüş ve kolunu kırmış. Hoca, verdiği söz üzerine hanımını boşamış. Kadın, şehirden ayrılıp başka bir yere gitmiş. Aradan epey bir zaman geçmiş. Sonra kadın, başka bir adamla evlenmiş, oldukça mutlu ve mesut olmuş. İyiliğin ve cömertliğinin bereketiyle bu dünyada oldukça mutlu olmuş. Cimri hoca ise, cimriliğinin ve kötülüğünün yüzünden bütün malını ve parasını tüketmiş ve arkadaşlarının kendisini o halde görmesinden utanıp şehri terk etmiş.
Allah’ın hikmetiyle boşadığı kadının yaşadığı şehre varmış. Hoca, bir gün dilenirken boşadığı kadının evine varmış. Kadın, hocanın diğer dilencilerden biri olduğunu düşünmüş ve kendisine ekmek vermek için kocasından izin isteyerek:
-“Bu dervişe ekmek vereyim mi” demiş. Kocası:
-“Bu adam zavallı bir derviştir. Onu çağır, yemek yesin” demiş.
Kocasından bu sözleri duyan kadın, hocayı eve davet edip içeriye almış. Kadın, hocanın önüne yemek koymuş ve yüzüne bakınca öteki kocası olduğunu fark etmiş. Ardından da şimdiki kocasına:
-“Bu oturan derviş, senden önceki kocamdı. Ondan bir sebep yüzünden boşandım ve buraya geldim. Nasip oldu, seninle evlendim” demiş. Kocası, kadına:
-“Ondan boşanmana sebep olan şey nedir” diye sormuş.
Kadın, hoca ile arasında ne yaşadıysa başından sonuna kadar anlatmış. Bunun üzerine kocası, hanımına:
-“Ey hanım! Senin iyiliğin mi daha iyidir, yoksa benim iyiliğim mi?” demiş. Kadın, kocasına:
-“Senin iyiliğin nedir?” diye sormuş. Kocası:
-“Yıllar önce senin kapına gelen derviş bendim. Sen bana üç tane çörek vermiştin. Ben o zamanlar oldukça fakirdim fakat oldukça cömerttim. Topladığım ekmekleri yanımdaki birkaç yetim ve fakir çocuğa verip onlara yedirirdim. Ayrıca ne kadar muhtaç varsa elimdekileri onlarla paylaşırdım. Sen bana uygun biri değildin fakat fakirlere ve muhtaçlara yaptığım iyilik sebebiyle sen bana uygun oldun. Allah-u Teala seni hocanın elinden kurtardı, hocayı sana muhtaç edip dilenmek için kapına gönderdi” demiş. Bunun üzerine kadın, kocasına:
-“Yaptığımız iyiliğin birbirinden farkı yoktur. Allah-u Teala yaptığımız iyiliklerin karşılığını bize verdi” demiş.
Evet, çocuklar! Bu dünya bir sınav yeridir. Allah (cc) bu dünya da Kendisine itaat etmemizi istiyor. İbadet etmemizi, iyilik yapmamızı, insanlara yardımcı olmamızı istiyor. İyilik yapan insanları hem bu dünya da hem ahirette ödüllendirir ama kötülük yapanı ise hem bu dünya da hem ahirette cezalandırır. Allah’ın (cc) sevdiği bir insan olmak için öncelikle ibadetlerimizi yerine getirmeli sonrasında insanlara faydalı işler yapmalıyız.
Kaynak: Kırk Vezir Hikayeleri, Cimri Hoca ve Karısı.