Avcı ile Küçük Kuşun Üç Öğüdü

Avcı ile Küçük Kuşun Üç Öğüdü

Bir zamanlar çok zengin bir adam varmış. Bu adamın en büyük eğlencesi av yapmakmış. Günün birinde ormanda avlanırken tuzağına küçük bir kuş düşmüş. Adam, sevinçle kuşun yanına gitmiş. Kuşu, avucunun içine almış ve sıkı sıkıya tutmuş. Küçük kuşun yüreği, korkudan güm güm atıyormuş. Bu güçlü parmakların arasından kurtulmak imkansızmış.  

O anda Yüce Yaradan, güzel kuşa bir hikmet bağışlamış. Küçük kuş dile gelip konuşmaya başlamış. Kendisini avucunun içinde sıkı sıkı tutan adama:

“Ey avcı! Sen ki öküzleri, develeri kesip yedin. Koyunları, keçileri şişe taktın. Onlar gibi semiz hayvanların etine doymadın da benim gibi küçük bir kuş ile mi doyacaksın? Benim etim, senin dişinin kavuğuna girmez ama aklım sayesinde seni çok daha mutlu ederim. Sana üç öğüdüm var. Beni dinlersen, her zorluğun üstesinden kolaylıkla gelirsin,” demiş.

Avcı, şaşıp kalmış. İlk kez konuşan bir kuş görmüş ve:

“Vardır bunda bir keramet,” deyip kuşa:

“Söyle bakayım şu öğütlerini” demiş.

Kuş:

“Bir şartım var,” demiş.

“Neymiş bakalım,” diye sormuş avcı.

Küçük kuş:

“Birinci öğüdümü burada, avucunun içindeyken söylerim. İkinci öğüdümü şu ağaç dalından söylerim. Üçüncü öğüdümü de şu ulu çınarın en yüksek dalına konunca söylerim,” demiş.

Adam, iyice meraklanmış ve:

“Haydi söyle bakalım. Birinci öğüdünü beğenirsem senin şu ağacın dalına çıkmana izin veririm,”  demiş.

Kuş:

“Kim söylerse söylesin, olmayacak şeye inanma,” demiş.

Adam, kuşun birinci öğüdünü çok beğenmiş. Parmaklarını gevşetmiş ve Kuş, uçup ağaç dalına konmuş ve:

“Gelmiş, gitmiş şey için üzülme. Kaçmış fırsat için ah vah edip dizini dövme,” demiş.

Bu öğüt karşısında avcının ağzı bir karış açık kalmış. Küçük kuş da uçup çınar ağacının bir dalına konmuş ve şöyle seslenmiş:

“Hey avcı! Benim kıymetimi bilemedin. Beni bırakmasaydın şimdi çok zengin olmuştun. Çünkü benim karnımda çok büyük ve çok değerli bir inci vardı. Beni elinden kaçırmasaydın şimdi o inci senin olacaktı.”

Bunu duyan avcının aklı başından gitmiş. Saçını sakalını yolmuş. Ah vah edip ağlamış.

Bunu gören kuş, adama seslenerek:

“Ah akılsız adam! Sen beni hiç dinlememişsin. Ben sana, geçip gitmiş şeyin, kaçmış fırsatın arkasından ağlama. Ah vah etme boşuna, demedim mi? Mademki bu fırsatı kaçırdın, ne diye dövünüyorsun? Geçmişe mazi, yenmişe kuzu derler. Ya öğüdümü anlamadın, yahut da sen sağırsın. Ayrıca sana, olmayacak bir şeye, kim söylerse söylesin inanma demedim mi?”

“Akılsız avcı! Benim ağırlığım topu topu bir küçük inci ağırlığındayken, büyük bir inciyi karnımda nasıl taşıyayım? Adam, kuşun son söylediklerini duyunca dövünmeyi bırakmış ve kendine gelmiş. Sonra da Kuşa seslenerek:

“Şimdi söylediklerini daha iyi anlıyorum. Haklısın. Olmayacak şeye inanmamalıydım. Haydi üçüncü öğüdünü söyle, Seni dinliyorum. Bu sefer öğüdünden çıkmayacağım, demiş.

Kuş:

“Akılsıza öğüt vermek, çorak toprağa tohum ekmek gibidir. Sen, iki öğüdümü dinlemedin ki üçüncüsünü edeyim. Aptallık ve bilgisizliğin yırtığı, yama ile kapanmaz. Öğüt senin neyine. Var yoluna git. Böyle daha mutlu olursun,” deyip uçup gitmiş.

Avcı ile Küçük Kuşun Üç Öğüdü Hikayesi burada bitmiş.

Kaynak: Mevlana , Mesnevi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.